Cadde ağzında dumanı tüten bir cigara gibi.
Anlamadım suskunlukların failli, şahitli,
Ulu orta çırılçıplak cinayetlerini.
Kanayan soluğumun düşü sandım
Katillerin pervasız ayak izlerini.
Saklandım bir serçenin bakışından,
Rüzgarın fütursuz akışından.
Suskunluklar
Bir damla gibi süzülürken kıvrımlı yataklarından
Huzurlu, sakin ve dingin...
Başlangıcı olduklarından habersizlerdi
Zihnimdeki tarifsiz depremlerin.
Büyürdü hiç durmadan içimdeki karanlıklar
Ve tılsımlı bukleli mürdüm korkular,
Büyüdükçe ana rahminde
Yetim kalmış masum suskunluklar.
Hayattaki ilk ve beceriksiz adımlarımlarımla
Kaçmaya çalışırken ben suskunluklardan
Kızmış bir kovan dolusu arı gibi
Sokmasalardı beni yumuk ayaklarımdan
Korkmazdım anlık suskunluklardan...
Hatta susmasaydı ölenler sonsuza kadar
Severdim inan suskunlukları
Sevdiğim kadar babamın hayata attığı çelmeleri